Ana sayfa » Denizcilik Sergüzeşti

Denizcilik Sergüzeşti

by BUNKERIST

Sergüzeşt’in kelime anlamını araştırdığımızda, “Macera” sözcüğüyle karşılaşırız. Macera ise, içinde tehlike barındıran, heyecan verici ilginç olay veya olaylar zinciri, avantür, sonucu belirsiz, cesur, riskli girişim, serüven olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, eski çağlardan bu yana denizcilik ve deniz ticareti maceraperestlerin göze aldığı bir meslek. Deniz seyahatini tercih edenleri de bu kategoriye sokmak doğru olur.

Denizcilik şans, talih, kader, kısmet gibi kelimelerle kendini ifade edebilen bir meslek. Tekne güvenli bir limandan demir alıp uzaklaşmaya başladıkça, tüm personel geride bırakmış olduklarının ve sergüzeşt’in etkisiyle, bu manevi kavramların çokça akla geleceği farklı bir psikolojiye bürünür. Bu macera, teknenin içindeki insan topluluğu tarafından takım ruhuyla yönetilmesi gereken, mesleki kariyer, bilgi, görgü ve kazanımların ötesinde, şansın, kaderin, kısmetin yanlarında olmasını arzulandıkları bir paylaşımdır. Altının su, üstünün hava olduğu bir teknede yaşayan insanoğlunun manevi olgulara ihtiyacı vardır. Maneviyatı güçlü olan kişi kolay pes etmez, çıkardığı iş verimli olur.

Asırlar boyu denizcilik bu ifadelerin ışığında bir kadercilik içinde gelişti, cesur denizcilerin karşılaştığı zorluklar, deniz kazaları, bir mezarı olmadan balıklara yem olmak, eşyanın tabiatı, denizciliğin doğal bir sonucu olarak kabul edildi.

Aşağıdaki, her biri üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, birkaç atasözü ve deyiş bize deniz, denizcilik ve denizciler hakkında fikir verebilir;

  • Üç tür insan vardır: Hayatta olanlar, ölü olanlar ve denizde olanlar
  • Tanrı denizcilere yardım eder ancak kaptan hala dümende olmalıdır
  • En iyi kaptanlar hep karadadır
  • Kötü şeyler denizde olur
  • Limanın nerede olduğunu bilmeyen denizci için rüzgârın nereden estiği fark etmez
  • Yelken insan yapısı, gücü ise ilahidir
  • Rüzgarın yönünü değiştiremezsen, yelkenini ona göre ayarla
  • Durgun denizler, yetenekli denizciler yetiştirmez
  • Kıyıya yakın da olsanız halen denizdesiniz
  • Gemi battıktan sonra ne yapılacağını söyleyen çok olur
  • Deniz sakin olduğunda her gemide iyi bir kaptan vardır
  • Sakin bir denizde herkes kaptan kesilir
  • Her fırtına için bir liman vardır
  • Denizcilikte kazayı önlemek yaraları sarmaktan iyidir
  • Deniz yanlış yaptığınız her şeyi bulur
  • Teknedekiler gökyüzüne bakarken, karadakiler yere bakarlar
  • Sadece yolcular ve aptallar seyirde içerler
  • Kötü bir fırtınada da olsan ufukta hala güneşi görebilirsin
  • Zaman ve Gelgit kimseyi beklemez
  • Bir denizci hem gemisinin kurtarıcısı, hem de ailesinin umut kapısıdır
  • Deniz kudurduğu zaman sakin kalan denizci her zaman kazanır 
  • Deniz ve denizciler aynı yabancı bir şarkı gibidirler, dinleyeni çok ama anlayanı yok
  • Gemi batıyor bile olsa suda ne olduğunu bilmeden atlama
  • Denizcilerin dünyası iki yerdedir. Birisi karadaki dünyası, diğeri denizdeki dünyadır
  • Kendi gemisine kaptanlık etmeyen, vardığı limana şaşmamalıdır

Cesur, maceraperest, hedefleri olan, yatırımcı, zorluklara göğüs germekten korkmayan, atılımcı, ölümü kader olarak gören, gözü pek insanların giriştiği deniz sergüzeştleri, denizin bitmez tükenmezliği, tanınmazlığı ve bilinmezliğine rağmen ya başarılı olup tatminkar veya tatminlerin üzerinde çeşitli kazançlar sağlanır, ya da onarılması mümkün olmayan zararlar ve can kayıplarıyla bu defalık hüsranla son bulur. Bu defalık diyorum, çünkü denizci hayatta olduğu sürece hedefe ulaşmak için denemeye devam eder. Yaşamı sona eren denizcinin hedefi hayatta kalanlar için çetin bir mirastır.

Başlangıçta kıyıdan fazla açılmadan, kürek ve yelken ile yürütülen, küçük teknelerin kullanıldığı dönemlerde, denizin insanoğlu için nispeten daha az riskli olduğu düşünülebilir. Ancak, kapsamlı düşünüldüğünde, o çağlarda gerçek koşullar öngörülemeyen, karanlık, kalıcı tehlikeler barındırıyordu ve deniz yolculukları son derece yıkıcı ve trajikti. Kötü hava ve deniz koşullarına ilaveten korsanlık son derece yaygındı. Korsanlık denince, akla yalnız beyaz perdede canlandırılan sempatik karakterler gelmemeli. Bunlar mal ve cana kasteden, kanun tanımaz, acımasız, zalim, hunhar, katil kişilerin meslek edindiği, çeteleşmiş, gasp, yağma ve hırsızlık mekanizmalarıdır (https://bunkerist.com/deniz-korsanlari/) . 

Doğa kendi gücüyle, ilkel, idare edilmesi güç, kullanışsız ve hantal gemileri, rüzgar, akıntı gibi tabii etmenlerle istediği yöne sürüklerdi. Batma, çatma ve karaya oturma, özellikle fırtınalardan sonra sıklıkla görülen olaylardı.

Denizciler, kötü hava ile mücadele etme konusunda yeterli imkanlara sahip değillerdi. Yolcular ve hacimli yükler güvertede açıkta bulunur, gemiler emniyet sınırlarının çok ötesinde yüklenirdi. Denizciler mesleki açıdan pek az bilgiye sahipti. Daha ziyade tecrübe, cesaret, yetenek, sezgi, güç, kabiliyet gibi, akademik olmayan, Allah vergisi donanımlara sahiptiler. Fırtınalar ve dalgalarla boğuşurken çok iptidai yöntemler uygulanırdı. Örneğin, acil bir tehlike halinde gemideki yük, donanımlar ve hatta kumanya denize atılarak gemi hafifletilmeye çalışılırdı. Denize atma kararı en yetkili, tecrübeli kişi tarafından verilirdi. Bu kişi herkesi dinler, ya çoğunluğun isteğine uygun bir karar verir, ya da kendi verdiği kararı uygulardı. 

Romalılar, Rodoslu denizcilerin yöntemlerini benimseyerek “Lex Rhodia De Jactu” belgesinde, eğer bir yük denize atılacaksa, kaybın gemi sahibi ve yük sahibi tarafından paylaşılacağı kuralını geliştirdiler. Aynı düzenleme günümüzün modern deniz kanunlarında da “Müşterek Avarya” olarak bilinir.

 ,

En etkili güvenli seyir yöntemlerinden biri, kışın seyir yasağı uygulanmasıydı. Böylece yılın en kötü, denizlerin en acımasız olduğu aylarında sefere çıkılmayıp tehlike önlenmeye çalışılırdı. Ancak, yerküredeki mevsimsel farklılıklar nedeniyle yasak her yerde eş zamanlı olarak uygulanamazdı. Yaz ve kış dönemi uygulamaları benimsenmişti. Kış dönemi uygulamasının esas nedeni meteorolojik durumlar, özellikle de korkunç fırtınalardı. Ayrıca, gemilerin yön bulmakta geleneksel olarak kullandıkları pratik yöntemlerden biri olan yıldızların, gökyüzünün bulutlu olması nedeniyle görülmemeleri de bir sebep oluştururdu. Zamanla çeşitli güvenlik önlemleri, yönetmelikler, kısıtlamalar, yasaklar uygulamaya koyuldu. Teknolojik aygıtlar geliştirildi. Sefer yasağının çiğnenmesi halinde idari cezalar verildi.  Denize açılmak isteyen gemiler sefer izini almak zorun kaldılar.

Seferdeki geminin tüm sorumluluğu tek bir denizcinin, kaptanın omuzlarında bulunurdu. Geminin bakım tutumunun, seçilen rota güzergahının ve uğranılacak limanların seçimi hep bu kişiye aitti. Ancak bu kararlar, günümüzde halen yaşanmakta olana çok benzeyen biçimde, sabırsız gemi ve yük sahipleri tarafından değiştirilmeye çalışılırdı. Tüm olumsuzlara rağmen, sorumlu denizcinin kararları hiçe sayılarak, büyük paralar kazanma hırsıyla seyir talimatında ısrar edildiği görülmekteydi. Bazı gemiler, savaş gemilerinden daha fazla risk alır ve denize açılırdı. Bu da, o dönemlerde batan gemilerin çokluğunu açıklayan nedenlerden biriydi.

Gemiler kıyıyı gözden kaybedecek kadar açılmazdı. Akdeniz’de 13. yy da başlayan açık deniz seyri, Kuzey denizlerinde 15. yy a kadar uygulanmadı. Eski Alman denizciler, seferleri sırasında karayı gözden kaybederlerse mevkilerini, bir iskandil yardımı ile denizin derinliğini ölçerek bulmaya çalışırlardı.

Gemi emniyeti konusunda önemli bir husus da, aşırı yüklemenin önlenmesi konusuydu. Gemi sahiplerinin ve kaptanların açgözlü davranıp gemilerini aşırı yükleyerek denize elverişliliği ihlal etmeleri seferin tamamlanmasını riske ediyordu. Zamanla ve halen uygulanmakta olan, gemilerde, demir markalarla teknelerin bordalarına sabitlenen “Draft” uygulaması getirildi. Gemiler markalandı ve bu draftın aşılması yasaklandı.

Deniz emniyeti, eski zamanlardan günümüze, kazalar ve faciaların dümen suyunda milim milim ilerleyerek gelişti. Birçok mal ve can bu nedenle heba oldu. Denizcilik, tarihi boyunca bu hususta emek verenlerin alışkanlık ve batıl inançlara dayalı köhne yaklaşımları muhtelif hasarlar ve can kayıplarıyla şekillendikten sonra, büyük değişimlere uğrayarak meslek halini aldı ve günümüzün modern Denizciliğine ulaşıldı.

16. yüz yıla gelindiğinde gemi sayısının ve kapasitesinin artması, teknolojisinin gelişmesiyle değerli yüklerin denizde taşınmasının çoğalması, denizcilikte ileri olan ülkelerin güvenlik uygulamalarını geliştirmeleri sonucunu doğurdu. Gemi inşacıları ve donatanlarına gemilerinin denize elverişliliğini arttırma ve devam ettirme, su seviyesini ve geminin su çekimini ölçme ve taşınan yükü sağlam bir şekilde bağlama yükümlülüğü getirildi. Geminin belli kısımlarına yük koyma yasağı getirildi. Liman şehirlerine, geminin denize elverişliliği, kaptan ve mürettebatın yetenek ve bilgilerini kontrol etme hakkı ve yükümlülüğü verildi. Geminin bakımsızlığından veya ekipman yetersizliğinden kaynaklanan kazaların önlenmesiyle İlgili, sefere çıkarken ve döndükten sonra olmak üzere denetim sistemleri geliştirildi.
https://bunkerist.com/psc/
https://bunkerist.com/bayrak-devleti/
https://bunkerist.com/lloyds-register/
https://bunkerist.com/yaptirim-sanctions/

Gemi sahiplerinin sermayelerini ve yatırımlarını korumak ve tazmin etmeleri hukuki sistemlerle desteklendi. Deniz taşımacılığında rolü ve çıkarı olan kişilerin, riski ve sorumluluğu paylaşmaları prensibine dayanan, daha orijinal bir kanuni sistem oluştu. Böylece riskleri dağıtarak, zararı azaltacak donatım ortaklıkları oluştu. Gemi ipoteği sisteminin temelleri atıldı ve böylece zararların bir kısmından kurtulma imkanı sağlandı (https://bunkerist.com/pi/). Geminin kaybının riskini paylaşan üçüncü bir partinin, yani bir sigorta müessesesinin pirim karşılığı riski üstlenmesi zorunlu hale geldi.

Günümüzde, Deniz Sergüzeşti sorumluluğunun paylaştırılması ve zararın onarılması konularını içeren modern “Deniz Ticaret Hukuku” uygulamaları, kazalara ve kayıplara yol açan nedenlerin önlenmesini en akla yatkın biçimde çözüp, denizde karşılaşılacak tehlike ve risklere en uygun cevabı veriyor hale geldi.